İnsan Bağışıklık Yetmezlik Virüsü (HIV)

HIV (Human Immunodeficiency Virus), kan ve korunmasız cinsel temas yoluyla bulaşan ve vücudun çeşitli dokularına yerleşebilen, ancak asıl etkilerini bağışıklık sistemi üzerinde gösteren bir virüstür. HIV, temel olarak CD4+ T lenfositleri (kısaca CD4 hücreleri) adı verilen beyaz kan hücrelerini yok ederek bağışıklık sistemini baskılar ve vücudu enfeksiyonlara karşı savunmasız bırakır. Bunun sonucunda verem, ishal, menenjit, zatürre gibi normal şartlarda tedavi edilebilen hastalıklar vücutta ciddi hasarlara yol açabilir ve bazı durumlarda kanserler görülebilir.

Günümüzde HIV için geliştirilen ilaçlar virüsün vücutta çoğalmasını ve bağışıklığı baskılayıcı etkisini engelleyerek HIV pozitif kişilerin uzun ve sağlıklı bir yaşam sürmelerini sağlar. Bunun için tedaviye erken başlamak ve doktor kontrolünde düzenli olarak devam etmek önemlidir.

AIDS Nedir?

HIV virüsünün neden olduğu AIDS (Acquired Immune Deficiency Syndrome; kazanılmış bağışıklık yetmezliği sendromu), bağışıklık sisteminin enfeksiyonlara ve kanserlere karşı savunmasız olduğu ve yaşamı tehdit ettiği aşamadır. Sanılanın aksine, her HIV pozitif kişide AIDS görülmez.

HIV virüsüne karşı geliştirilen antiretroviral ilaçlar sayesinde, bağışıklık sistemi enfeksiyonlarla ciddi bir hasar görmeden savaşabilir, yani vücut direnci düşmez. HIV bulaştıktan sonra kişinin yaşam koşullarına ve vücut direncine bağlı olarak AIDS ortaya çıkmayabilir, buna karşın 5-15 yıl ve üzeri bir süre daha ortaya çıkma ihtimali vardır.

Epidemiyoloji

HIV, bugün tüm dünyada yaygın olan bulaşıcı bir enfeksiyondur. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, dünyada 40 milyon insanın HIV ile enfekte olduğu bilinmektedir. Salgının yükü ülkeler ve bölgeler arasında önemli ölçüde değişmeye devam etse de, dünya genelinde 15-49 yaş arası yetişkinlerin tahminen %0,7’si HIV ile yaşamaktadır. DSÖ tarafından açıklanan bilgiye göre, Afrika Bölgesi en ciddi şekilde etkilenmeye devam eden bölgedir; yaklaşık her 25 yetişkinden 1’inde (%3,4) görülmektedir ve bunun, dünya genelinde HIV ile yaşayan insanların üçte ikisinden fazlasını oluşturduğu bilinmektedir.

Yaygın Olarak Görülen Semptomlar

  • Ateş
  • Baş ağrısı
  • Boğaz ağrısı ve boğaz iltihabı
  • Ağız, yemek borusu ve genital organlarda yaralar
  • Lenf düğümlerinin büyümesi
  • Vücutta döküntü, dermatit
  • Kas ve eklem ağrısı
  • Bir aydan uzun süren tedavi edilememiş ishal
  • Mide bulantısı ve kusma

Tedaviye başlanmadığında iki aydan daha kısa bir sürede 7-10 kg civarı bir kilo kaybı görülebilir.

Bulaşma Yolları

HIV kişiden kişiye bulaşmaktadır (kadın-erkek, erkek-kadın, kadın-kadın, erkek-erkek). Virüs, HIV pozitif bireylerin kanında, menisinde, vajinal salgılarında ve anne sütünde bulunabilir. Buradan da anlaşılacağı üzere cinsel yolla ve kan yoluyla bulaşabileceği gibi anneden bebeğe de geçebilmektedir.

HIV Bulaşmasıyla İlgili Eksik ya da Yanlış Bilinenler

Geçmişte HIV ile ilgili yanlış inanışlar ve ön yargılar, HIV pozitif kişilerin hayatlarını zorlaştırarak sosyal hayatlarında ve iş hayatına katılmaları konusunda engel teşkil ederken, HIV konusunda yapılan bilinçlendirme çalışmaları bu ön yargıları azaltmıştır.

  • Aynı sosyal ortamda, odada, okulda, iş yerinde bir arada bulunmak,
  • Aynı havayı solumak,
  • Hapşırma, öksürme,
  • Tükürük, gözyaşı, ter, idrar, dışkı,
  • El sıkışma, el ele tutuşma, sarılma, tene dokunma, okşama, sarılma,
  • Sağlıklı ve bütünlüğü bozulmamış deri ile kan teması,
  • Aynı kaseden yemek yemek, aynı bardaktan içmek, ortak çatal, kaşık, bardak, tabak, telefon kullanmak,
  • Aynı tuvaleti, duşu ve musluğu kullanmak,
  • Aynı havuzda yüzmek, deniz, sauna, hamam gibi ortak kullanım alanlarında bulunmak ve ortak havlular kullanmak,
  • Sivrisinek ve benzeri böcek ısırıkları, hayvan ısırıkları,
  • Kedi ve köpek gibi hayvanlarla yaşamak,

HIV’i bulaştırmaz.

Tarama ve Tanı İçin HIV Testleri

HIV testleri çok hassastır ancak hiçbir test, virüsü enfeksiyondan hemen sonra tespit edemez. Bir testin HIV’i ne kadar erken tespit edebileceği, kullanılan testin türüne bağlıdır. Antikor testleri, bir kişinin kanında veya ağız sıvısında HIV antikorlarını arar. Antikor testlerinin maruz kalma sonrasında HIV’i saptaması 23 ile 90 gün arasında sürebilir. Genel olarak, bir damardan alınan kanın kullanılmasıyla yapılan antikor testleri, HIV’i enfeksiyondan sonra parmak ucundan alınan kanla veya ağız içi gargarasından alınan örneklerle yapılan testlere göre daha erken tespit edebilir. Antijen/antikor testleri HIV için hem antikorları hem de antijenleri arar. Antikorlar, HIV gibi virüslere maruz kalan kişilerin bağışıklık sistemleri tarafından üretilir. Antijenler ise bağışıklık sisteminin aktif hale gelmesine neden olan yabancı maddelerdir. Bir kişide HIV varsa, antikorlar oluşmadan önce p24 adı verilen bir antijen üretilir. Laboratuvar tarafından gerçekleştirilen bir antijen/antikor testi, genellikle maruziyetten 18 ile 45 gün sonra HIV’i saptayabilir.

Nükleik asit testleri (yani, PCR) kanda virüs varlığını tarar. Bu testler, yakın zamanda HIV’e maruz kalmış veya HIV’in erken belirtilerine maruz kalmış ve bir antikor veya antijen/antikor testi için negatif sonuç vermiş kişiler için düşünülmelidir. Gerçek zamanlı bir qPCR, HIV’i maruz kaldıktan sonraki 10 güne kadar, erken bir süre içinde tespit edebilir.

Tedavi

Hastalık Kontrol ve Korunma Merkezleri (CDC)’ne göre, şu anda virüsü vücuttan uzaklaştıran bir tedavinin olduğu kabul edilmektedir. İnsanlar bir kez HIV ile enfekte olduklarında, onu ömür boyu taşırlar. Bununla birlikte, uygun tıbbi bakım ile HIV kontrol altına alınabilir. Etkili HIV tedavisi alan HIV’li kişiler, uzun ve sağlıklı bir yaşam sürdürebilirler.

İlgili Kitler