
Her yıl 16 Ekim’de kutlanan Dünya Gıda Günü, dirençli, sürdürülebilir ve adil gıda sistemleri inşa etme yönündeki küresel çabayı vurgulamaktadır. Bu bağlamda, en hızlı büyüyen gıda sektörlerinden biri olan su ürünleri yetiştiriciliği hem küresel açlıkla mücadelede hem de çevresel dengenin korunmasında hayati bir rol oynamaktadır. Su ekosistemlerinin korunması ve moleküler tanı yöntemlerinin geliştirilmesi, gıda üretiminin verimliliğinin ve sürdürülebilirliğinin sağlanması açısından kritik öneme sahiptir.
Sürdürülebilir Gıda Sistemlerinin Merkezinde Su Ürünleri
Küresel protein talebinin artmaya devam etmesiyle birlikte, balık, kabuklu deniz ürünleri ve diğer su canlıları gibi su kaynaklı gıdalar, gıda güvenliği ve beslenme açısından giderek daha fazla önem kazanmaktadır. OECD-FAO Agricultural Outlook 2025–2034 raporuna göre, balık ve su ürünleri hayvansal protein arzının yaklaşık %20’sini oluşturmaktadır. Su ürünleri yetiştiriciliğinin en hızlı büyüyen gıda üretim sektörlerinden biri olacağı öngörülmektedir.
Ancak bu büyüme aynı zamanda çeşitli zorlukları da beraberinde getirmektedir. Raporda, su ürünleri yetiştiriciliği sistemlerinin çevresel stres, salgınlar ve antimikrobiyal direnç gibi faktörlere karşı artan hassasiyetini vurgulamaktadır.

Balık ve karides popülasyonlarını etkileyen patojenler, ciddi üretim kayıplarına yol açarak hem geçim kaynaklarını hem de gıda tedarik zincirlerini tehdit etmektedir.
Su ürünleri yetiştiriciliğinin uzun vadeli istikrarı için su canlılarının sağlığının hastalık denetimleri ve hızlı tanı araçları le korunması kritik öneme sahiptir.
Gıdanın Geleceği
OECD-FAO Agricultural Outlook 2025–2034 raporu, 2034 yılına kadar tarım ürünleri ve balık tüketiminde %13’lük küresel bir artış öngörmektedir. Bu artışın temel nedenleri nüfus büyümesi ve gelir seviyelerindeki yükseliş gösterilmektedir. Su ürünleri yetiştiriciliği, hayvansal protein için önemli bir kaynak olmaya devam edecek olsa da sürdürülebilirlik açısından çeşitli zorluklara sebep olmaktadır.
Rapordan öne çıkan başlıklar:
Rapor, yenilik ve iş birliğinin, sağlıklı su ekosistemlerinin korunması ve sürdürülebilir gıda sistemlerinin sağlanması açısından belirleyici olacağını vurgulamaktadır.
Balık Sağlığı ve Gıda Güvenliği
Sağlıklı su ekosistemleri, küresel gıda arzını doğrudan destekler. Su ürünleri yetiştiriciliğinde görülen viral, bakteriyel ve fungal hastalıklar, üretim ortamlarında hızla yayılabilir. Bu durum verimi düşürürken üretim maliyetlerini artırmaktadır. Salgınlar, yalnızca ticareti ve tedarik zincirini aksatmakla kalmaz, aynı zamanda popülasyonları ve biyolojik çeşitliliği de tehlikeye atar.

Bu nedenle tanı yöntemlerindeki yenilikler, sürdürülebilirlik için anahtar rol oynar. Özellikle Real-Time PCR gibi moleküler tespit yöntemleri, patojenlerin erken ve doğru tanımlanmasını sağlayarak zamanında müdahale imkânı sunar ve ekonomik kayıpları en aza indirir. Güvenilir testler ayrıca üreticilerin yönetim uygulamalarını optimize etmesine ve balık refahı için kritik olan çevresel parametreleri izlemesine yardımcı olur
Anatolia’nın Su Ürünleri Alanındaki Katkıları
Sürdürülebilir biyoteknolojiye olan bağlılığının bir parçası olarak Anatolia, TÜBİTAK 1004 tarafından desteklenen TR.AQUA Programı’nın bir proje ortağıdır.
Bu girişim, balık ve karides gibi su ürünleri türlerini tehdit eden önemli bulaşıcı etkenlerin tespiti için otomatik DNA/RNA izolasyon kitleri, Real-Time PCR tanı panelleri ve hızlı test kitleri geliştirmeye odaklanmaktadır.

Anatolia, bu proje kapsamında su canlılarındaki hastalık denetimini güçlendiren, üretim kayıplarını azaltan ve su ekosistemlerinde çevresel dengeyi destekleyen moleküler tanı araçları geliştirmeyi hedeflemektedir.