Batı Nil Virüsü (WNV)

Etkenler

Batı Nil virüsü (BNV-WNV) Flaviviridae ailesine ait bir Flavivirus olup ilk olarak 1937’de Uganda/Afrika’nın Batı Nil bölgesinden izole edilmiş ve daha sonra  bu bölgenin ismini almıştır. Batı Nil virüsü virionları yaklaşık olarak 50 nm çapındadır ve 11-12 kb uzunluğunda tek sarmal RNA genomundan oluşmaktadır. [1]

Epidemiyoloji

Batı Nil virüsü ilk olarak 1937 yılında Uganda’nın Batı Nil bölgesinden izole edilmiş ve daha sonra Kongo, Sudan, Hindistan, Mısır ve İsrail’de görülmüştür. Enfeksiyon, Afrika dışına yayılmış ve sonucunda Afrika, Batı Asya, Orta Doğu, Güney Avrupa, Avusturalya ve Amerika’da yaygın olarak görülmüştür. Israil (1957, 2000), Amerika (1999, 2003-2007), Romanya (1996-1997) ve Kanada’da (2002-3003) Batı Nil virüsü vakaları görülmüştür. Son günlerde Yunanistan’daki Batı Nil virüsü salgını 10’dan fazla kişinin ölümüne yol açmıştır. Enfeksiyon ülkemizde de 2010 Ağustos ve Eylül aylarında yaklaşık 3 kişinin ölümü ile sonuçlanmıştır. Batı Nil virüsü belirgin bir virüs tipi olarak ortaya çıksa da, bu günlerde klinik insan beyin iltihabına yol açan tip 1 ve atlarda etkili olan tip 2  olmak üzere 2 tipe ayrılmaktadır. [2], [3]

Bulaşma Yolları

Batı Nil virüsü enfeksiyonlarının büyük çoğunluğu asemptomik karakterdedir ve insanlarda herhangi bir semptom göstermezler. Tip II enfeksiyonlar tedavi edilebilir hafif ateşe sebep olurken, tip III enfeksiyonlarda virüs, kan-beyin bariyerini geçerek; beyin, beyin etrafındaki doku ve spinal kord iltihaplanması gibi şiddetli sonuçlara sebep olur ve sonucunda hafıza kaybı, depresyon vb. uzun dönem etkilerle karşılaşılmaktadır. Batı Nil virüsüsün ana bulaşma yolu omurgalı konaklar arasında virüsü taşıyan sivrisineklerdir. Basitçe virüsü enfekte kuşlar üzerinden beslenen sivrisinekler alır ve diğer konaklara ısırma yolu ile bulaştırır. İnsanlar, atlar ve diğer memeliler virüsü diğer canlılara bulaştırmazlar ve etkisiz konaklar olarak kabul edilirler. Fakat son zamanlarda artan Batı Nil virüsü vakalarında, kan nakli, organ nakli gibi bazı yollar üzerinden de enfeksiyon bulaştığı görülmektedir. [3]

Tanı

Batı Nil virüsü saptanmasında; plak redüksiyon testi (PRT), ELISA, hemaglutinin inhibisyon testi, indirekt immunofloresans testi (IFAT) gibi farklı tanı testleri kullanılmaktadır. ELISA, serum ve beyin spinal sıvısı örneklerinde bulunan yüzeye tutunmuş Batı Nil virüsü antijenlerine karşı üretilen antikorların tespitine dayalı, çok yaygın olarak kullanılan bir yöntemdir. Bu yöntem kolay ve yüksek hassaslıkta çalışma imkanı vermesine rağmen kantitatif sonuçlar öneremez ve immün sistemi problemli hastalarda yanlış sonuçlar verir. Son zamanlarda kullanılan Real-Time PCR teknolojisi, virüsten kurtulmak için gereken kantitasyon ihtiyacını karşılayabilmekte, immün sistemi sorunlu hastalarda karışıklığa yer vermemekte ve  böylece terapötik müdahaleleri daha etkin kılmaktadır. [4], [5], [6]

Kaynaklar

1) Brinton MA:  The molecular biology of West Nile Virus:  a new invader of the western hemisphere. Ann Rev Microbiol 2002;56:371-402

2) 2008 Final West Nile Activity Map, Centers for Disease Control and Prevention

3) Hayes EB, Komar N, Nasci RS, Montgomery SP, O’Leary DR, Campbell GL (2005). “Epidemiology and transmission dynamics of West Nile virus disease”. Emerging Infect. Dis. 11 (8): 1167–73.

4) Busch MP, Tobler LH, Saldanha J, et al:  Analytical and clinical sensitivity of West Nile virus RNA screening and supplemental assays available in 2003. Transfusion 2005;5(4):492-499

5) Epstein JS:  Insights on donor screening for West Nile virus. Transfusion 2005;45(4):460-462

6) New York City Department of Health. West Nile surveillance and control: an update for healthcare providers in New York City. City Health Information. June 2001;20(2)

İlgili Kitler